Novel Türkiye
  • ANA SAYFA
  • BLOG
  • BAĞIŞ
  • SERİLER
    • Devam eden seriler
    • Tamamlanmış seriler
  • HAKKIMIZDA
Arama
Oturum Aç Kayıt Ol
  • ANA SAYFA
  • BLOG
  • BAĞIŞ
  • SERİLER
    • Devam eden seriler
    • Tamamlanmış seriler
  • HAKKIMIZDA
  • Geçmiş
  • Okuyucu Ayarları
  • Takip Edilenler
  • Hesap Ayarlarım
Oturum Aç Kayıt Ol
Geri
İleri

YOLCU: GELECEĞİN SAVAŞI 2. CİLT - BÖLÜM 39

  1. Anasayfa
  2. YOLCU: GELECEĞİN SAVAŞI 2. CİLT
  3. BÖLÜM 39 - İSİMSİZ
Geri
İleri

‘Yaşamı ölümden ayıran sınırlar fazlasıyla bulanık ve muğlaktır.. Birinin nerede bitip öbürünün nerede başlayacağını kim bilebilir ki..?’

– Edgar Allan POE

İsimsiz, Dünya’ya ellerinde olan bilgileri sunarken, bulunduğu basın toplantısında patlayan, sabit yanan flaşlara alışıktı.. Bugün bir kez daha şu an tüm Dünya’ya, etrafı kameralarla çevrili canlı yayın odasın da konuşurken elinde herhangi bir metin, kamera arkasında akan bir slayt ekranı yoktu..

– İyi günler dilemek isterdim, fakat içinde bulunduğunuz durum karşısında bu alaycı bir tavır yerine geçecektir ve sizinle alay etmiyorum.. Beni dinleyen, bu kaos ortamında makul görülecek sebeplerden ötürü dinleyemeyen ya da dinleme fırsatı varken her zaman yaptıkları gibi kulaklarını tıkayarak bunu elinin tersiyle iten herkes için konuşuyorum.. İçinde bulunduğunuz hazin durumun sebebi ben ya da sizin yüksek ihtimalle işaret ettiğiniz biz değiliz.. Size iyi şeyler vermeye çalıştık.. Hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz aylarda basın toplantılarında Yeni Bilgi adlı kuruluşun öncülüğünde elimizde olan ve yararınıza olabilecek bazı bilgileri paylaşmaya çalıştık ama aldığımız karşılık ortada.. Herhangi bir talepte bulunmadık, bulunabilirdik ama bunu yapmadık.. Yapmayacaktık da.. Bundan ekonomik olarak herhangi bir amacımızda yoktu.. Söylesenize, karşınızda duranların bundan nasıl bir çıkarı olabilir ki..? Oradan bakınca paraya ihtiyacımız var gibi mi gözüküyor..

Yayınlanan tüm uluslarda, canlı çeviri olarak devam eden konuşmayı kamera arkasında toplanan bütün çalışan ekipte dinliyordu..

– Fakat bunun aksi düşünülemezdi değil mi..? Tabi ki düşünülemezdi.. Bozunum sizi o kadar zehirledi ki..! Bu geri dönülemez bir şekilde damarlarınızda akarak size hayat veren kanın her hücrenize sirayet etmiş..! Size asla geri tepkimiz olmadı.. Herhangi bir silah kullanmadık.. Sadece savunmakla yetindik kendimizi.. İşte sonuç ortada.. Eğer o nükleer silah kıtanın bir kısmını yıkacak güçte olsaydı dahi onu kullanmaktan çekinmezdiniz ama size bunu yapmanı için herhangi bir neden sunmadık, elinizde olanı paylaşabilmeniz dışında..

Kameraların flaşları ısıdan dolayı oluşan sıcaklığı içeri dolduruyordu..

– Evet.. Dünya nefretini kusuyor ama Dünya kelimesini onun içinde yaşayanlarıda tasvip ederek kullandığınız şekilde değil.. O bildiğiniz, üzerinde yaşadığınız her gün hayret etmediğiniz ve önemsemediğiniz Dünya.. Bundan herhangi bir kaçışınız yok.. Yakında manyetizmanın düzensizliği artacak, yörünge sapmaları yaşayacaksınız.. Zaten her gün biraz daha mahvettiğiniz ozon tabakanız artık güneş ışınlarını süzemeyecek.. Sıcaklık dayanamayacağınız ölçüde artacak.. Bizden uzak dediğiniz şu an radyasyonun yıkımıyla harap olmuş soğuk kıta gibi, sizi koruyan tabakanın yok oluşuyla, o çıkmaya çalıştığınız uzayın başka bir yüzüyle tanışacaksınız..

İsimsiz’in konuşması sürerken, tahrip gücü yüksek ekipmanlarla yola çıkan bir konvoy, canlı yayının yapıldığı basın binasına doğru yola çıkmıştı..

– Biz tiran değiliz.. Bilgi elimizde evet ama bize atfedeceğiniz yıkımın temsilcileri biz değiliz.. Size çağlar boyu, toprağın örttüğü tüm medeniyetlerinde öncesinde bu bilgiyi vermeye çalıştık ama aldığımız cevap hep aynı şey oldu.. Yıkım.. Şimdi bizi bununla suçlayamazsınız..

İsimsiz konuşması devam ederken cümlesini bitirdikten sonra bir anlığına sustu ve bir süre öyle kaldı.. Canlı yayını izleyenler, kamera arkasındakiler, onun sesine ulaşabilen herkes.. İsimsiz geçen sürecin ardından tekrar kameralara odaklandı..

– Biz, herhangi bir ulusa ait değiliz, evimiz diyebileceğimiz bir gezegenimiz yok, zira tüm bilinen kainat bizim içinde yaşayabileceğimiz tek bir çatı.. Biz yıldızlardan gelenlerde değiliz, siz de farklı bir yerde yaşamıyorsunuz.. İstila altında da değilsiniz, sizinle aynı türüz.. İyi ya da kötünün safında da yer almıyoruz, bilgiyi olması gerektiği gibi işliyoruz..

Konvoy basın binasının kapısına ulaşmıştı.. Görevliler araçları terk ederek pozisyonlarını alarak binaya giriş emrini beklemeye başladılar..

– Geride kalacaklar için yapabileceğimiz bir şey yok ama eğer sizi memnun edecekse buradan ayrılırken yanımızda terk ettiğiniz, bir çöpmüş gibi kenara bıraktığınız aynı türden olduğumuz bebekleri yanımızda götüreceğiz.. Ve bu arada görüyorum ki hala vazgeçmiyorsunuz.. Madem siz olduğunuz gibisiniz, ben de olduğum gibi size geleceğim.. Yukarı çıkmanıza gerek yok, ben aşağı geliyorum..

İsimsiz oturduğu sandalyeden kalktı..

– Konuşmamız sona erdi.. Soru almayacağız..

Ve o anda, Dünya’da olan bu kaosa rağmen olabilme ihtimali varsa da, izleyenlerin hafızalarından silinmeyecek bazı şeyler oldu.. İsimsiz bir süre kameraların karşısında öylece durdu.. Konvoy emir bekliyordu.. İsimsiz sol elini kaldırdı ve sağ omuzuna sertçe yapıştırarak sıkmaya başladı.. Geçen saniyeler boyunca tüm gücünü odaklayarak sıktı.. Eğer et olsaydı etine ama onun yerine dizayn edilmiş suni derisine bastırdığı parmakları gömülmeye başladı.. Bu ana tanık olan herkes neler olup bittiğini anlayamadı, ta ki İsimsiz gömülen parmaklarını büküp suni derisini kavrayarak söküp atana kadar..

Ofis içerisinde çığlıklar koptu ve herkes kaçışmaya başladı.. İsimsiz hala yayında olan kameraların önünde tüm bunlara aldırmayarak başladığı şeyin devamını getirdi ve ilk kopan parçadan sonrası daha kolaydı.. Tüm gövdesi ve bacaklarındaki suni derileri koparıp attı.. Kolları, boynu ve en son yüzünü bıraktı.. İki eliyle köşelerden tuttuğu suni derisini gererek ortadan ikiye ayırdı ve artık İsimsiz, olduğu gibiydi ve konuşacak bir ağzı yoktu.. Kameralara baktı ve tek bir kelime söyledi..

– Geliyorum..

Tüm o koşuşturup kaçmaya çalışan kaosun ortasında, sadece o hiçbir şey olmamış gibi sakince yürüyordu.. Herkes asansörlere hücum etmiş, merdivenler koşan düşenlerle dolup taşmıştı.. Sadece o kat değil, tüm bina bir insan seli gibi binadan çıkmaya çalışıyordu..

İsimsiz açtığı geçitle lobiye indi.. Geçitten adımını atıp yürümeye ve geçit arkasından kapanırken karmaşanın içinde ona çarpanlar ve yere düşenler oldu.. İsimsiz hiçbirine aldırmadan yürümeye devam ediyordu.. Binanın ana giriş kapısına vardığında yanında bağırıp ondan uzakta koşmaya çalışan insan akınının arasından dışarı çıktı ve merdivenlerden yavaşça aşağı inmeye başladı.. Elleri iki yana açıktı.. Hedef benim.. Açık hedef benim.. Emir gecikmedi.. Hala anlamıyorlardı..

Ellerindeki tüm silahlarla sivil gözetmeksizin saldırdılar.. Ve tüm o katliamın ortasında ayakta duran tek bir kişi kaldı ve söyledikleri karşılarında duranların zihninde yankılandı..

‘Hala anlamıyorsunuz..!’

Sıkılı avuçlarında tuttuğu elipsi havaya attı.. Yakaladığı yükseklikten hızla yere düşen elips gerekli anı yakaladığında ağırlaştı.. Kontrollü bir patlamanın ardından içe doğru bir vakumlanma gerçekleşti ve İsimsiz, kozmosun kırmızı renginin çevrelediği siyah hiçliğin geçidine adım atarak ortadan kayboldu..

Kurtuluş, yanına koşan Yıldız’ı son anda farketti..

– Kurtuluş..! Hey..! İyi misin..?

Tek dizi üzerine çökülü Kurtuluş kusmamak için kendini zor tutuyordu..

– Kaskı çıkartmalıyım.. Sanırı. Nefes alamıyorum..

– Hayır..! Hayır..! İyisin.. Sadece gördüğün manzaradan dolayı..

– Manzaradan değil..! Bunu ben mi yaptım..? Ben yaptım tabi ki..!

– Kurtuluş..

– Benim olmadığımı söyleyemezsin ya.. Ben yanda o.. Aynı kişi değil miyiz..!

– Evet.. Ama..

Cümlenin gerisi yoktu.. Söylenebilecek bir şey de yoktu.. Kurtuluş’un içinde büyüyen öfke dışarı çıkacak bir yer arıyordu kendisine.. Yer sarsılıyordu.. Dalgaların boyu kıyı bariyerini aşalı çok olmuştu.. Magma durmuyor, alttan yeryüzüne akıyor, buzulu yok eden lavlar kendinden sonra gelenlere üzerinden daha hızlı akması için yol oluşturuyordu..

– Kurtuluş.. Hadi binaya girelim.. Burası artık ikimiz içinde güvenli değil..

– Neden.. Senin havayla bir sorunun yok, alabileceğin bir nefes yok..

Başını kıyıya çevirdi Kurtuluş..

– Dalgalar mı..?

Yıldız’dan ses gelmedi.. Kurtuluş başını arkaya çevirdi.. Magma olabildiğince hızlı geliyordu..

– O mu..? Lavlar mı..?

– Kurtuluş..!

– Zarar mı verir..?

– Bilmiyorum.. Cevabını bilmiyorum.. Sadece hoşuma gitmiyor..

– O nerede..?

– İsimsiz mi..? Gelmedi.. Gelmiş olsaydı eminim şu burada durmuş senin ne yaptığını sorardı..

Yıldız gülümsedi ama an yumuşamadı.. Yüzünü kapatan maskenin ardından Kurtuluş’un tepkisini göremiyordu..

– Sen binaya gir..

– Hayır.. Sen olmadan gidemem..

– Binaya gir de..-

Tüm o kül ve dumanın görüş alanını sıfıra indirdiği görüntüyü uzak sayılmayacak mesafede kırmızı bir ışık yırttı ve çok geçmeden kapandı.. Onlara doğru gelen bir silüet vardı, bir gölge.. Yüzü yoktu.. Ağzı yoktu.. Kurtuluş gelen gölgeye bakışlarını sabitledi.. İçinde olduğu ve göğsünü kaplayan kostümün altından kalp atışlarının hızlandığını hissetti.. Kurtuluş’un zihninde anlık görüntüler belirmeye başladı..

İsimsiz yanlarına ulaştı.. Sesi ikisininde zihninde yankılanıyordu..

– Siz burada ne yapıyorsunuz..! Çabuk içeriye geçin..! Gidiyoruz..!

Kurtuluş tek dizinden destek alarak durduğu yerden ayağa kalkmaya çalıştı.. Bakışları hala İsimsiz’in olmayan yüzündeydi.. Bir kabus gibi.. Üzerine gelen ve adını koyamadığı bir varlık gibi.. Yıldız, Kurtuluş’un kolundan tutup kalkmasına yardım ederken İsimsiz’e cevap veriyordu..

– Kurtuluş biraz hava almak istedi.. Sen gelene kadar.. Seni bekliyorduk..

– Geldim işte içeri geçin.. Kapıyı kapatacağım..

Kurtuluş’un zihninde kelimeler yankılanıyordu.. Kapıyı kapatacağım..! Kapı..! Kurtuluş aniden Yıldız’a döndü..

– Binaya geç..!

Yıldız tepkisiz kaldı..

– Binaya geç Yıldız..!!

Yıldız Kurtuluş’a ve ardından İsimsiz’e baktı ve istemeyerek de olsa binaya doğru yürümeye başladı.. Sarsılan yer, onlara doğru akan magma..

Kurtuluş İsimsiz’e bakıyordu.. Gözlerinin içine ama ağzı yoktu.. Onu koruyucu maskesinin altından kendisini görüp görmediğini bilmiyordu.. Yumruklarını sıktı Kurtuluş, İsimsiz bunu gördü..

– Ne yapıyorsun..?

– Seni hatırladım..!

– Beni hatırladın mı..?

– Evet hatırladım.. O gece kapıda duran sendin..

İsimsiz sessiz kaldı.. Kurtuluş’un sesi yükseldi.. Maskenin altından hiddetinin anlaşılmadığını düşünüyordu..

– Gördüğüm bir kabus değildi..! O kapıdaki de sendin.. Evden çıkmaya çalıştığımı hatırlıyorum.. Kapıda seninle karşılaştım ama yüzün yoktu.. Yoktu çünkü bir yüze sahip değildin.. Şu an karşımda gördüğüm halinleydin.. Seni hatırladım..

Kurtuluş iki elinin yumruğunuda sıktı..

– Evet.. O bendim..

– Neden..? Yine neyin peşindeydin..? Daha bir çocukken bile benimle ne alıp veremediğin vardı..

İsimsiz sessizdi..

– Susma..! Konuş..! Bir kerede benim sormamı bekleme.. Geri kalanlarda bir kabus değildi değil mi..? Beni o hastaneye yatıran da sendin..!

Kurtuluş’un sesi titriyordu.. Sinirleri yay gibi gerginleşmişti.. Sıkılı yumruklarını bıraktı..

– Ya annem..? Ona ne oldu..? Uykusunda kalp krizi geçirmedi değil mi..? O kanlar..? O bıçak..!? Bunların hiçbiri kabus değildi değil mi..? O hastane de olmam.. O doktor.. Hepsi senin meziyetin.. Babam buna nasıl müsade etti..?

– O senin biyolojik baban değildi..

Kurtuluş’un gevşeyen yumrukları tekrar sıkılmıştı..

– Babam değil miydi..?

– Hayır..

– Annem..?

– Annen biyolojik.. Gerçek..

İsimsiz etrafına baktı..

– Gitmeliyiz..! Daha sonra anlatacağım.. Artıl gitmeliyiz..!

– Hiçbir yere gitmiyoruz ve ben hiçbir yere gelmiyorum..!

Yer bir kez daha sarsıldı.. Peşpeşe çok sık aralıklarla olmaya başlamıştı.. Artık kıyıya vuran dalgaların metre boyları yükselmişti.. Magma eğer orada durmaya devam ederlerse ikisinide içine almak istercesine hızla onlara doğru geliyordu..

– Annem.. Uykusunda ölmedi değil mi..?

İsimsiz sessizdi yine.. Kurtuluş kostümü içinde bağırışı kendi kulaklarını bile rahatsız etti..

– Cevap ver..!!!

– Bağırmayı bırak Kurtuluş.. Öfkeli olduğunu anlamamı istiyorsan sesini yükseltmene gerek yok ve evet annen uykusunda ölmedi.. Onu öldüren de sensin.. Ben değilim.. Tamam mı..? Duymak istediğin cevabı aldın mı..?

– Ben mi..?

Kurtuluş bir an için etrafın karardığını hissetti.. Maskeyi yüzünden çıkarıp atmak ve bu kül, duman karışımı zehiri ciğerlerine çekmek istedi.. Dünya ile yok olmak.. Herkes nereye gidecekse oraya birlikte gitmek.. Derin derin solumaya başladı.. Zihni eylem planı içerisindeydi.. Yumrukları sıkılıydı, hazırdı.. Ani bir refleksle tüm avantaj ve dezavantajları bir kenara bırakıp İsimsiz’in üzerine öfkesini yeryüzüne kusan magma gibi saldırdı..

İlk etapta olduğu gibi İsimsiz’in üzerine atladı.. Herhangi bir karşı tepki görmedi.. Şimdi o üzerine kabus gibi çökmüş var olan tüm gücüyle ona vuruyordu.. Kostüm altındaki elleri darbelerin şiddetini emiyor ve Kurtuluş’un attığı yumruklar ellerini acıtmıyordu..

– Yalan söylüyorsun değil mi..? O nu öldüren de sensin..? Neredeyse bana bu konu hakkında da iyilik yaptığını söyleyeceksin..!

Yumrukları peşpeşe İsimsiz’in yüzüne iniyordu.. İsimsiz elleri iki yana açık herhangi bir karşılık vermiyordu.. Yıldız ise binanın olmayan kapısının önüne geldiğinde, gibimsi kapı açılmış ve Nuh ile yüzyüze gelmişti..

– Kurtuluş nerede..?

Yıldız eliyle öte tarafı gösterdi..

– O geldi.. İsimsiz.. Onları bırakmak istemedim ama başka seçeneğim yoktu..

– Sen içeri geç.. Devrim’i bul.. Herkes dönüş için hazır olsun..!

Nuh Yıldız’a verdiği talimatın ardından tek taraflı kavganın sürdüğü yöne doğru koştu..  Kurtuluş’u, İsimsiz’in üzerinde yumruklarını birbiri ardına indirirken buldu.. Yanlarına ulaştığında haykırarak Kurtuluş’u yakaladı..

– Ne yapıyorsun..? Bu da ne demek..?

Nuh’un elinden sıyrılan Kurtuluş bir adım geriye gitti.. İsimsiz olduğu yerden ağır ağır kalktı.. Nuh ikisinin arasındaydı.. Magma ayaklarının dibine kadar gelmişti..

– Bu soruyu arkanda durana sor..! Tabi yeterli cevabı alabilirsen..! Size de aynı şeyi yapıyor mu..?

Nuh, Kurtuluş’a bakıyordu..

– İstediği kadarını söyleyip, istemediğini söylemiyor mu..? Nasıl onu takip ettiniz..? Beni nasıl takip ettiniz..? Size ne vadettim..?

– Kurtuluş..! Sakin ol..! Gitmeliyiz.. Ne oldu bilmiyorum ama bunu sonra konuşursunuz..

Nuh dönerek İsimsiz’e ardından Kurtuluş’a baktı.. Kurtuluş soluk soluğa kalmıştı.. Nefretini kusamamış, tepki alamamıştı.. Bu onu daha da sinirlendiriyordu.. Artık diplerinde olan magmayı gördü.. Yapabileceği son bir hamle kalmıştı.. Karşısında duran kişiye karşı hiçbir şansı olmadığını biliyordu.. Beyni saldır komutu verdi, kasları harekete geçti.. Öfke kuvvete dönüştü ve tüm gücüyle bir kez daha Nuh’un üzerine atladı ve hepsi birden İsimsiz’in üzerine..

Gelen magma bataklığına gömülen İsimsiz oldu.. Kurtuluş’un Nuh’un üzerinden ancak toparlayabildiği dengesiyle yere değen dizini kostüm kurtarmış fakat o temas dahi kostümün mevcudiyetini yok etmişti..

Nuh olduğu yerden geri kaçamamıştı.. Refleksleri izin versede bedeni izin vermiyordu.. İsimsiz’in altta oluşu düşüş alanını daraltsa da yeterli olmamıştı.. Sürünerek çıkmaya çalıştığı yerde Kurtuluş onu karşıladı.. Kafasına bastırdığı ayağıyla çıkmasını engelledi.. Geriye kalan başı ve gövdesinin üst kısmınıda güçlükle kaldırıp magmaya fırlattı.. Nuh hala onunla konuşmaya çalışıyordu ama onu dinlemedi..

Kurtuluş hala soluk alıp veriyordu.. Sadece nefesinin düzelmesini bekleyecek kadar vakit istedi ama yoktu.. Tüm magma etraflarını sarmış ayaklarının dibine kadar gelmişti.. Sıcaklığı en başta kostümden dolayı hissetmiyordu ama zarar gören kısımdan gelen magmanın hiddeti hissediliyordu.. Kurtuluş arkasını dönerek binaya baktı.. Ya burada kalıp yok olacak ya da gidecekti..

Koşmaya başladı.. Düşünmüyor sadece koşuyordu.. Magma Kurtuluş’un İsimsiz’in üzerine ilk saldırdığı sırada yere düşerken avuçlarının arasından yere yuvarlanan elipsi yutarken, Kurtuluş binanın gibimsi kapılarına ulaştı..

İçeri girdiğinde onu karşılayan Yıldız ve Devrim’di.. Kurtuluş maskenin koruyucusunu kaldırdı.. Nefes nefeseydi.. Eğilip tuttuğu dizlerinden biraz daha soluklandıktan sonra sorular soran Devrim’e başını kaldırdı..

– Diğerleri nerede..? İsimsiz..? Nuh..?

– Yoklar.. Öldüler.. Eğer ölebiliyorsanız..!

– Ölebiliyorsak mı..? Ne yaptın sen..?

Kurtuluş Devrim’e hiddeti henüz sönmemiş bakışlarıyla baktı..

– Bana hesap mı soruyorsun..? Onların yanına gitmek istiyorsan çıkıp git..! Hala konuşmaya devam edeceksen ben seni yollarım..!

Devrim Yıldız’a baktıktan sonra sustu.. Kurtuluş Yıldız’a dönüp sordu..

– Gidiyor muyuz..? Nasıl olacak..?

– Her şey hazır.. Gidebiliriz.. Devrim..!

Devrim başını sallamakla yetindi ve yanlarından ayrıldı.. Astlarını yanına toplayarak bir süre konuştuktan sonra bir kısmı üst kata giderken bir kısmı o katta kalmaya devam etti.. Yıldız ve Kurtuluş Devrim’in yanına geldi.. Kurtuluş bir süre neler olduğunu anlamaya çalıştı.. O sırada Yıldız’a diz kapağındaki zedelenmiş kısmı gösterdi..

– Bunun bir zararı olacak mı..?

– Bu seferlik hayır.. Gider gitmez kostümünü değiştiririz.. Buna alışsan iyi olur..

– O’nu öldürdüm..

– Kurtuluş..

– Nuh’a zarar vermek istemedim..

Bunu söylerken ondan kalanları kaldırıp lavların içine atışını hatırladı.. Hala konuşurken..

– Kurtuluş.. Bitti.. Düşünme artık.. Seni yargılıyor değilim ve söylemesi tuhaf gelecek sana ama seninle arana girecekte değilim..

Kurtuluş başını sallamakla yetindi..

– Yıldız..!

– Evet..?

– Peki tam olarak nereye gidiyoruz..?

– Geleceğe Kurtuluş.. Geleceğe..

Yıldız gülümsüyordu.. Konuşmayı takiben tam karşılarında sıraya girmiş bir grup ast, ellerindeki elipsleri aynı an da havaya attılar.. Aşağı düşerken süzülen elipsler havada asılı kalıp dışa doğru patlarken aynı hızda içeri doğru çöktüler.. Ana kat ve üst katta açılan geçitlerden herkes belirli bir düzen içinde geçti.. Herkes geçişi tamamladıktan sonra geçitler kapandı ve elipsler ulaştıkları yerde yere düştü..

Geri
İleri

MANGA DISCUSSION

Sizin İçin Öneriler

Kimsesizler Mezarlığı Kapak
Kimsesizler Mezarlığı
27 Ağustos 2019
meteor yağmuru kapak
Meteor Yağmuru
31 Ekim 2019
Mirasçı-kapak
Mirasçı
24 Aralık 2020
Little Cloud’s legend kapak
Little Cloud’s Legend
23 Temmuz 2020
Etiketler:
Bilim Kurgu, hikaye, Novel, novel oku, oku, online, öykü, polisiye, savaş, türkçe, türkçe fantastik, türkçe fantastik hikayeler, türkçe fantastik öyküler, türkçe hikaye, türkçe novel, türkçe novel oku, uzun hikayeler, web novel, web novel serisi, Yerli bilim kurgu
  • Ana Sayfa
  • Gizlilik politikası
  • İletişim

@2019 Novel Türkiye

Giriş Yap

Şifremi unuttum?

← Geri DönNovel Türkiye

Kayıt Ol

Kayıt Ol

Giriş Yap | Şifremi unuttum?

← Geri DönNovel Türkiye

Şifremi unuttum?

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

← Geri DönNovel Türkiye