Son Yıl - Bölüm 88
***
Hayatında ilk kez uçağa binen, günlerdir aralıksız olarak bir saatten fazla uyku yüzü pek görmeyen ve buna rağmen hala cin gibi olan Serkan tabii ki yine sanrıları ile boğuşurken Özlem pilotun cesedinden aldıkları sayesinde sanki on yıllardır jet pilotluğu yapıyormuş gibi uçağı kaldırmış ve istikamete doğru yaklaşık saatte 800 km hızla uçmasını sağlıyordu. Öncesinde Afganistan’a kadar ilerleyip ikmal için iniş yapması ve sonrasında da aralıksız Katmandu’ ya kadar gitmesi gerekiyordu. Orda bir mümkün olursa arazi aracı bulup yolun kalanını kat etmek çok da uzun sürmeyecekti.
Kullandıkça daha da gelişen ‘’ görüş ’’ yetenekleri artık neredeyse istem dışı olarak dahi devreye giriyor ve meraklarının, kaygılarının cevaplarını ona görüntüler halinde taşıyordu. Özlem bir yanda pilot koltuğunda oturmuş uçuşu takip ederken bir yandan ikmal için inecekleri havalimanını, sonrasında inecekleri Katmandu havalimanını, yolu, yolda olası tehlikeler olup olmadığını tek tek gözünün önüne gelen görüntüler halinde takip ediyordu.
Görüntüler yaşayan insanlara dair pek bir iz barındırmıyordu. Köyler, kasabalar, yerleşkeler, hepsi, her yer çürümüş, kokuşmuş cesetlerle doluydu. Yeşil götlü sineklerin larvalarıyla fokurdayan ölü bedenler bir zamanlar huzurla yaşadıkları köylerde, bahçelerde şimdi geleceğin dünyasına gübre olmakla meşgullerdi.
Özlem sanki ordaymışçasına açık havaya karışan leş kokusundan iğreniyor, alıcı ve leşçi kuşların mutluluk çığlıkları yüzünden içinin ürpermesinin de önüne geçemiyordu. İnsanların kalabalık yaşadığı yerlerde manzaralar daha da berbatlaşıyor, böceklenen ceset yığınlarından akan kanların karıştığı akarsular dereler kan kırmızı akıyordu.
Sonrasında Özlem bu görüntülerin tamamından sıyrılıp geride bıraktıklarını görmek istediğinde karşılaştığı manzara korkunç oldu. Küçük bir mozoleyi andıran taştan kafesin içine hapsolmuş öylece duran, korku ve sinir ile kaskatı kesilen sevdiklerinin o hali içini paramparça etmişti. Her şeyin sona yaklaşıyor olması artık rahatlatmıyordu. Efendi’nin hükmettiği tüm o cesetler, karanlık suretler ve yaratıklar ise gözünü korkutmamıştı bile. Tek düşündüğü onlardan uzak olmasıydı.
Zamanlama…
Efendi’nin onunla karşılaşmaktan korkmadığı, sadece bunu ertelediği ya da onun istediği bir zamanda gerçekleşmesine çabaladığını anlamıştı.
Ama neden?
Yolculuk ilk ikmal durağına geldiğinde Serkan bitkin düşen bedenini içinde bulduğu son enerji kırıntıları ile harekete geçti ve Özlem’in direktifleri ile jete yakıt aktarımını sağladı. Olası tehditlerden ötürü uluslararası havalimanlarından birine değil, özele uçuş yapan uçaklara ve askeri operasyonlardaki araçlara hizmet sunan ‘’ Havahan ’’ havalimanına gelmişlerdi.
Afganistan ordusuna ait olan bu havalimanı yoğun yerleşim bölgelerinden oldukça uzak olduğu için seçmişti Özlem ama bu kadarını da tahmin etmemiş ve hatta görememişti. Havalimanında hiç kimse yoktu. Araçlara ait park yerleri de boştu. Belli ki nasıl bir çılgınlığa kapıldılar ise silahı mühimmatı, aracı ne varsa alıp gitmişlerdi. Özlem gözünde canlananları mümkün olduğunda göz ardı etti ve yapılacak işlere koyuldu.
İkmal işlemleri, bir şeyler atıştırmayla devam etti. Açlıktan beyninin bulandığını söyleyen Serkan’ın halüsinasyonları aslında hatırlatmıştı ikiliye bir şeyler yemeleri gerektiğini. Aç bir Serkan hayali peyda olmuştu gözlerinin önünde Serkan’ın. Üstünde ona bol gelen kıyafetlerin içinde kaybolmuş, yanakları içine çökmüş bir hali ‘’ yok mu yiyecek hiçbir şey, ölüyorum artık ‘’ diye ağlıyordu gözlerinin önünde. O kadar gerçekçi, o kadar capcanlı görüyordu ki bu hayalleri artık gerçek ile hayali ayırt etmekte çok zorlanır olmuştu.
Paketi açık kaldığından bayatlamış bisküviler ve ekşimesine çeyrek kalmış birkaç kutu çikolatalı sütü sessizce tüketmeleriyle ikmal işlemleri tamamlanmış oldu. Özlem en son uçağa geçmeden önce tuvaleti kullanmış, yüzünü yıkarken saçlarında çoğalan beyazları incelemişti. Son birkaç günde, hatta belki de son birkaç saatte sayıları hızla artmıştı.
Eskiden olsa…
Saçlarındaki beyazları umursamanın önemi çoktan yitip gitmişti. İçinde derin bir boşluk hissetti ve midesi bulandı. Sadece birkaç gün önceye dönebilmek için neler verebileceğini düşündü. Hayatın aslında ne kadar kolay, güzel ve değerli olduğunu elinden alındığı zaman fark etmenin acısıydı bu boşluk. Şimdiye dek bu dünya üzerinde milyonlarca insanın başına gelen, bu geç kalan pişmanlık.
Musluktan akan su çamur rengine yakındı. Normalde olsa suya tırnağını bile sürmek istemezdi ama şimdi umursamadan avuç avuç yüzüne çarptı ve leş gibiden hallice bir havlu ile yüzünü kuruladı.
Son bir gayret ve bunu başarabilmek için son bir umut. Tek ihtiyacı buydu…
İkili deposunu fulledikleri uçakları ile her şeyin sonuna doğru yolculuklarına devam etti…