Meteor Yağmuru - 19
Günlerin ve gecelerin birbirini takip etiği şu vakitlerde ıssız ve karanlık balkon köşesinde yine o garip anlardan birini yaşamaktayım. Kendi içlerimde uzun zamandır bu konuyu düşünüp duruyordum zaten. Ve sonunda bir karara varabildim. Zihnimde oluşturduğum terazinin hiçbir kefesi ağır basmadı bu sefer. Terazinin iki kolu da eşitti. Adalet veya diğer türlü yargı unsurlarından tamamen kurtuldum.
İyinin iyi kötünün kötü olduğuna kim karar veriyor. Verdiğimiz kararlar sonucu kötü ve iyi birbirinden ayrılıyor. İki soyut düşünce bir araya geldiğinde sıradanlık anlamına mı geliyor? Peki, içimizdeki yargı terazisinin iyiyi ya da kötüyü değerlendirme yetkisini kim verdi?
Sorulabilecek yüzlerce soru var iken ya da üzerine düşünülecek yüzlerce konu varken neden iyi ve kötü kavramlarını takıntı haline getirdim? Açıkçası bu sorunun cevabını bende çözemedim. Akımı yetiğince inceliyorum yorumluyorum ya da kendime sorduğum sorulara cevaplar arıyorum.
Kendi içimde bazı cevaplar buldum sanırım. Bir insan açken hırsızlık yaparsa suçludur. Bu kısım terazinin kötülük kısmında ağır basıyor. Yardım istemesine rağmen yardım etmeyen mağdur kişi de ( malı çalınan ) suçludur. Bu kısım da ise terazinin iyilik kolu hafif kalıyor ve şartlar asla dengelenemiyor. Terazi içsel yargıda sınıfta kalıyor.
Pekâlâ, farklı bir açıdan bakalım. Bir katil öldürme eyleminin iyi bir şey olduğunu düşünüyor ise yaptığı şey ( ona göre ) iyi bir şeydir. Aynı zamanda ölmek üzere olan birini kurtaran bir kimse yaptığı şeyin kötülük olduğunu düşünüyor ve onu yinede kurtarıyorsa ( ona göre ) kötülüktür.
İçsel terazimizin yaptığımız eylemleri yargılama tarzımızla dengesi tamamen şaşabiliyor ise bu durumda iyilik ve kötülük kesin değildir. Nedensellik ilişkisi içerisinde eylem hem iyi hem de kötü olabiliyor.
Herkes hatırlar böyle sözleri “İnsanlar ikiye ayrılır. İyiler ve kötüler.” Eminim sizde duymuşsunuzdur bu tarz bir söz. İnsanları sınıflandırmak ne kadarda aşağılayıcı olsa da bazen bu sınıflandırmaya hak verdiğim oluyor. Ama şimdi değil. Şu anda hak vermiyorum. Kimin iyi kimin kötü olduğuna belikli diğer insanlar karar veriyor. Yani toplum. Toplumdan topluma bu karar mekanizması değişiyor tabi. Orası ayrı.
Toplumun bir bireyi olarak bu karar mekanizmasının bir dişli çarklarından biriyim. Bende diğerleri gibi ( Vay şerefsiz, Hiç utanmamış, İnsan insana bunu yapar mı? Seni doğurtan ebenin…) yargılarda bulunuyorum.
Peki, katil çocuk tecavüzcüsü birini öldürseydi bu onu iyi biri yapar mı? Yapılan eylem ve eylemi gerçekleştirme sebebi iyilik ve kötülük adılı içsel terazimin iki kolunu da yıkmaya yetiyor. Terziden geriye sadece teraziyi ayakta tutan kısın kalıyor.
Ben bu kısma BENCİLLİK diyorum. Aç olup çalanda, aç olduğunu bilip aş vermeyende bencil. Toprağa suyu çok vere de, toprağı sulamayıp bitkileri kurutan da bencil. Tecavüzcü de (daha çok) bencil, tecavüzcüyü öldüren de (daha çok) bencil. Ve insanlar ikiye ayrılır. Benciller ve daha çok benciller.
Adalet teraziniz keskin olsun.
Yazar: Nalet Mikrop